entry'ler (15)

zerya

internette dandik "ismin anlamı" sitelerine inanmayınız. anlamı okyanus değildir. sevgili, güzel kız falan da değildir.

kızımın ismi "zerya" olduğu için konuyla ilgili bayağı kafa yordum, sordum soruşturdum. kürtçe ve zazaca birkaç sözlüğe baktım.

iki anlamı var zerya'nın,

1- deniz / kürtçe
2- kalp, yürek (gönül) / zazaca

farklı görüşü olanlar sağlam bir kaynakla mesaj atarsa düzeltebilirim.

anın görüntüsü

görsel

türkiye nin en güzel kadını

görsel

hülya avşar'dır.

yedi numara

11 nisan cumartesi günü saat, 14:15'de trt 1'de yeniden yayınlanacak efsane dizi.

bitti mi, hayır.

hemen ardından 16:05'de "yedi tepe istanbul" var.

çok mutluyum lan!

sevgilinin yanında 50 kuruş yere düşse alır mısın

sevgilim yanımda olmasa da almıyorum ben. valla bak. geçen tam da 50 kuruş gördüm yerde almadım.

anın görüntüsü

görsel

Sevmek...

kürt tarihi

kürt tarihi

kürtlerin kökeni:

kürtlerin kökenine dair çeşitli görüşler vardır. bir görüş; kürtleri, tarih öncesi ve antik çağ topluluklarından olan subarular, hurriler, mittaniler, haldiler, urartular, karduklar, gutiler (qurti), kassitlerle ilişkilendirmiştir. bu halklar tek başına kürtlerin atasını ve onların kültürünü değil, yalnızca bir atayı temsil etmektedir. kürtler kültürel ve genetik olarak, tarih boyunca gelip kürdistan’a yerleşmiş tek bir halkın değil tüm halkların torunlarıdır.
bir görüşe göre de kürtler, medler’den gelmektedir. medler, milattan önce 2000’li yıllardan itibaren günümüzdeki iran'ın kuzeybatı ve günümüzdeki azerbaycan'ın güney ve güneydoğu kesimlerinde yaşamış halktır.
kürtlerin kökeni ile ilgili en yaygın ve kabul gören kanaat; doğu'dan batı'ya, zagros dağlarına doğru göçen başta hint-avrupa kökenli medler olmak üzere, kuzeybatı iranlı toplulukların bölgedeki irani olmayan subarular, hurriler, mittaniler, haldiler, urartular, gutiler, karduklar ve kassitler gibi yerli halklarla birleşmesi ile günümüz kürtlerin oluştuğu görüşüdür.
kaldı ki bugünkü çağdaş ulusların hiçbiri hiç biri saf bir aşiretin ya da soyun ürünü değildir. tarih boyunca aşiretler, soylar farklı halklara karışmış, kaynaşmış ve belli yurtlar üzerinde çağdaş uluslar doğurmuştur. bu durum kürtler içinde böyledir. bu anlamıyla kürtler için tek bir atadan söz etmek mümkün değildir.

islamiyet öncesi kürtler:

islam orduları kürtlerle karşılaşmadan önce kürtler, perslerle birlikte zerdüştlüğe inanıyor, doğuda iran-sasani devleti, batı’da ise bizans imparatorluğunun egemenliği altında yaşıyorlardı.
bu dönemle ilgili kayıtlar bırakan vakıdi, taberi, belazuri, ibnü’l esir gibi eski tarihçiler kürtlerin yaşadıkları coğrafyayı dicle nehri hudut olmak üzere, dicle’nin doğusu van gölü’nün güneyi, botan bölgesi, bugünkü kuzey ırak, iran’ın batısı ve zagros dağları bölgeleri olarak belirtmektedir.

islamiyet sonrası kürtler:

islam orduları hazreti muhammed’in 632’de ölümünden hemen sonra 4 halife döneminde, o zamanlar iranlıların ve bizans’ın egemenliği alındaki türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerine yayılmaya ve seferler düzenlemeye başladılar. bölgeye yapılan islam akınları ve bölgenin islam devletine dâhil olmasından sonraki dönemde, kürtlerin rolü ve yeri hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur. islam akınları sonrası kürtlerin büyük çoğunluğu müslümanlığı kabul etmişlerdir. kürtler, bölgede beraber yaşadıkları ve büyük bölümü müslümanlığı kabul etmeyen hristiyan, ermeni ve süryanilere karşı üstünlük kurmuş özellikle siyasi ve sosyal arenada yükselişe geçmişler ve dönemin siyasi olaylarında önemli bir rol oynamışlardır. emevi-abbasi döneminde özellikle 10.yy ile 12.yy arası zamanda kürtlerin siyasal yönetimi, yoğun göçler ve askeri fetihler sayesinde, orta asya’dan libya ve yemen’e kadar uzanmıştır. kürtler ortadoğu’nun kalbi olan bölgeleri dış işgalcilere, örneğin haçlı seferlerine karşı savunan güçlü hanedanlıklar kurarken kürt kültürü de altın çağını yaşamıştır.
daha sonra abbasi devleti yıkılınca kürtler, 10-13. yüzyıllarda bölgede “büyük lor”, “dilemiyan”, “hasnaviler”, “şeddadiler”, “hazbaniler”, “mervaniler”, “eyyubiler” gibi önemli devletler ile çok sayıda küçük boy devletler ve emirlikler kurdular.

selçuklu ve osmanlı döneminde kürtler:

selçuklular 1042-1051 yılları arasında artık kürt bölgelerinde etkili olmaya başlamışlardı. daha sonra anadolu içlerine, bizans yerleşim birimlerine karşı akınlar düzenlemeye başladılar. 1071 yılında malazgirt savaşı’nda hristiyan bizanslılarla savaşan alparslan komutasındaki yaklaşık altmış bin kişilik selçuklu ordusunun neredeyse dörtte biri kürtlerden oluşuyordu. bu savaştan sonra bölgede güçlenen selçuklular kürt hanedanlarını egemenlikleri altına aldılar ve bölgeye kendilerinden olan türkmen boylarını yerleştirdiler. selçuklu döneminin en önemli olaylarından birisi de “kürdistan” isminin ilk kez selçuklularca ortaya atılmasıdır. selçuklu sultanı sencer'in hâkimiyetinde kürdistan eyaleti resmi kayıtlara girdi.
12.yüzyıl ortalarında selçuklu devleti yıkılma sürecine girince bu türkmen boyları burada akkoyunlular ve karakoyunlular adıyla iki devlet kurdular. 12.yy-15.yy arası dönem artuklu beyliği, memlüklü devleti, akkoyunlu devleti, karakoyunlu devleti, moğol imparatorluğu, timur devleti, safevi devleti ve osmanlı devleti’nin bölgede birbirlerine karşı verdikleri hâkimiyet mücadelesiyle geçti. kürtler ise bu devletlerin boyunduruğu altında ufak beylikler halinde varlıklarını sürdürdüler.
1514 yılında osmanlı devleti, idris-i bitlisi önderliğindeki kürt beylerinin de yardımıyla safevi devletini çaldıran savaşında yenilgiye uğratarak doğu ve güneydoğu anadolu’yu tamamen ele geçirdi. 1639'da imzalanan kasrı şirin anlaşmasıyla birlikte bugünkü türkiye - iran sınırı belirlenmiş ve iran kürtleri farsların, doğu ve güneydoğu anadolu kürtleri ve aynı dönemde ırak ve suriye kürtleri de türklerin egemenliği altına girdiler.
çaldıran savaşından sonra kürt beyleri ile osmanlı devleti arasında özerklik anlaşması yapıldı. 16.yy-19.yy’a kadar kürtler, kürdistan’da dıştan osmanlı devletine bağlı özerk beylikler halinde yaşadılar.
1839’daki tazminat fermanıyla birlikte kürtler içinde hoşnutsuzluk baş gösterdi. kürtler merkezi yönetimi hâkim kılmak amacıyla ilan edilen tazminat fermanını kendi statülerine yönelik bir tehlike ve beyliklerinin tasfiye sürecinin başlangıcı olarak değerlendirdiler.
bu dönemden sonra kürdistan’da osmanlı devletine karşı, baban abdurrahman paşa isyanı, rewanduzlu mehmed paşa isyanı, garzan ve şengal isyanları, amidiyeli ismail paşa ve müküs miri han mahmud isyanları, botan miri bedirhan bey isyanı, ezdin şer isyanı, şeyh übeydullah hareketi gibi bağımsızlık amaçlı isyan hareketleri ortaya çıktı. bu isyanlar; ulusal yanlarının çok zayıf olması, kürt beylerinin birbirleriyle olan amansız mücadeleleri, kürtler arasındaki birlik olamama ve birbirini kabul etmeme geleneği, kürt beyliklerinin kendi içindeki iktidar kavgaları sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmış ve kürt beylikleri dönemi de 19.yy ortalarında sona erdi.
en son lozan anlaşmasıyla birlikte günümüz türkiye, iran, ırak ve suriye sınırları belirlenmiş ve kürdistan dörde bölündü.

not olarak: kürtlerin yüzyıllarca kürdistan bölgesinde var olmalarına rağmen büyük devletler, kuramamaları ilginçtir. bunun en önemli sebebi kürtlerin tarih boyunca tarıma yönelik yerleşik yaşama geçememiş olmaları, dağlarda göçebe olarak yaşamış olmalarıdır. nitekim kürt sözcüğü bu sebeple tarihte göçebe-dağlı anlamında kullanılmıştır. ikinci bir sebep olarak kürtlerin yaşadığı bölgenin rumlar, persler, araplar ve türklerin kurdukları güçlü devletlerin ve bu devletlerin birbirleriyle olan mücadelelerinin arasında kalmış olmalarıdır. ayrıca kürtlerin önceki dönemlerde ulusal yanlarının çok zayıf olması, kürt beylerinin birbirleriyle olan amansız mücadeleleri, kürtler arasındaki birlik olamama ve birbirini kabul etmeme geleneği büyük devletler kurmalarına engel olmuştur. büyük devletler kuramayan ve hep başka devletlerin hâkimiyeti altında yaşayan kürtler, geçmişte kendileri ile ilgili çok fazla kaynak bırakmamışlardır. bu sebeple islamiyet öncesi kürt tarihi ile ilgili sağlıklı ve kesin bilgiler vermek pek mümkün değildir. neyse ki özellikle rumlara, farisilere ve araplara ait kaynaklarda kürtlerden bolca bahsedilmiştir.

kürt tarihi ile ilgili bilgi ve belgeler:

sümer tabletleri:

m.ö 24. yüzyıldan kalma antik sümer tabletlerinde, zagros dağlarının orta ve kuzey bölgelerinde yaşayan bir halk olan gutiler (qurti)” den bahsedilmiştir. sonraları aynı halktan “babiller” ve “asurlular” dan gelen kaynaklarda da bahsedilmiştir. bilim insanlarının genel görüşü gutilerin modern kürtler'in ataları olduğudur. hatta ünlü kürt tarihçi mehrdad izady, gutiler'in modern girdi aşireti olduklarını ve son kral tirigan isminin yine kürt aşireti olan tirikanlarla ilişkilendirmektedir.

antik çağda yaşamış romalı-yunan kaynaklarında kürtler:

bu başlık altında bahsetmemiz gereken en önemli kaynak m.ö 4. yüzyılda ksenefon’un (xenophon) ünlü onbinlerin dönüşü (anabsis) eseridir. ksenefon tarihçi, gözlemci sıfatıyla perslerin iç çekişmelerine taraf olan yunan paralı askerlerine katılmış, amacına ulaşamayan sefer sonunda ortada kalan yunan askerlerini sağ salim ülkelerine döndürmek için kalan ordunun komutanlığını üstlenmiştir. dönüş yolunda en zorlandıkları bölge olarak van gölü’nün güneyi, fırat’ın doğusu ve cudi dağı arasında kalan bölgede yaşayan karduklar’ın (kardukhoi) ülkesinden ayrıntılı bir şekilde bahsetmiştir. modern zaman bilim adamlarının önemli bir kısmına göre bahsi geçen “karduklar” kürtlerin atalarıdır.
ksenefon’un dışında livy, strabon ve polybius gibi başka yunan-romalı tarihçilerde eserlerinde aynı halktan “kyritiae” olarak bahsetmişlerdir:
yukarıda da bahsedildiği gibi gutiler(qurti) ve karduklar (kardukhoi, kyritiae) birçok bilim adamınca kürtlerle ilişkilendirilmiştir. qurti, kardukhio, kyrtiae, sözcüklerinin kendi arasındaki ve günümüzde kullanılan “kürd (kürt)” sözcüğüyle benzerliği açıktır. bahsedilen halkların kürdistan bölgesindeki dağlarda ermeni ve pers ülkelerinden bağımsız olarak yaşadıkları da göz önüne alınırsa bu ilişkilendirme haksız değildir ve doğruluk payı yüksektir.

fars-arap-islam kaynaklarında kürtler:

kârnâmag î ardaşir î babagân (m.s. 226): kürt kralı madig ile sasani kralı ardeşir arasında geçen bir savaşın anlatıldığı bu eser rahipler tarafından pehlevice yazılmıştır. firdevsi, taberi ve daha birçok tarihçi eserlerinde bu savaştan ve o dönem zerdüşt dinine mensup olan kürtlerden bahsetmişlerdir.

firdevsi (977-1010): firdevsi’nin en önemli eseri şahname, iran edebiyatının en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilir. 60.000 beyit civarında epik şiirden oluşan firdevsi’nin bu eserinde de kürtlerden bolca bahsedilmiştir. kürtlerin sahiplendiği demirci kawa efsanesi (newroz)’de şahnamede geçmektedir.

mesudi ve istahari (10.yy):
bu dönemde ilk kez kürtler üzerine araştırma yapan ve ayrıntılı bilgiler veren iki önemli yazar mesudi ve istahri'dir. iki yazar da islamiye sonrası arapların kürt bölgelerine yaptığı akınlardan bahsetmiş farklı kürt aşiretlerinin bulundukları şehirlere göre çetelesini çıkarmışlardır ki bu kürt tarihi için önemli bir bilgidir.

ibn havkal (10 yy): 10. yüzyılın en büyük islam tarihçisi-yazar, coğrafyacı ve kronikçilerindendir. nusaybin’de doğmuş ve bağdat’a yaşamını yitirmiştir. hayatının otuz yılını asya ve afrika’nın farklı yerlerine seyahat ederek geçiren havkal (hewqeli), 977 yılında “suret el-arz” (dünyanın yüzü) adlı ünlü kitabını tamamlamıştır. gezip gördüğü yerleri kaleme alan yazar, kürtler hakkında da bilgiler sunmaktadır. havkal, doğu kürdistan’ın şarezor ve zanjan şehirlerinin arasında olan suhrawardin nüfusunun büyük çoğunluğunu kürtlerin oluşturduğunu yazar ve “almasalik wal mamalik” adlı kitabında erbil ve dohuk şehirlerinden kürt şehirleri diye bahseder. yazdığı gezi notlarında fars ülkesindeki 32 kürt aşiretinden söz etmiş ve hepsinin isimlerini aktarmış, haritasında “kürt beldeleri” (kurdish resorts) ismini kullanan ilk coğrafyacılardandır.

tabari: pers kökenli tarihçi tabari (abu jafar muhammad ibn jarir at-tabari) en büyük islam tarihçilerden biri olarak tanınır. iran’ın tabaristan bölgesinde 839 yıllarında doğan tabari soyadını da buradan almıştır. tabari, 915 yıllarında tamamladığı eserinde kürt kralının pers kralıyla yaptığı savaştan bahsetmektedir. tabari’ye göre sasani kralı ardeşir’le savaşan ve onu yenen kürt kral madig, azerbaycan, doğu iran, batı kürdistan’a hâkimdir.

bunlardan başka, ibnü’l- esir, “el- kâmil fi’t-tarih” adlı eserinde, ibn kesir, “el- bidâye ve’n nihâye” adlı eserinde, belazüri, “kitab futuh el-buldan” ve “ensâbü’l-eşrâf” adlı eserinde ve birçok islam âlimi eserlerinde kürtlerden bahsetmişlerdir.

not olarak, kürt sözcüğü tarihte persler ve araplar tarafından özellikle islamiyet öncesi dönemde herhangi bir etnik vurgu veya anlam içermeksizin göçebe, dağda yaşayan topluluk anlamında da kullanılmıştır. bunun bir sonucu olarak tarihte kürt olarak anılmış bazı toplulukların etnik anlamda kürt olup olmadıkları günümüz tarihçileri tarafından tartışma konusu yapılmıştır. ancak, tartışma konusu kürt toplulukların yaşadığı bölge ve kürtlerin, zaten tarih boyunca dağlarda göçebe olarak yaşamış topluluklar olduğu göz önüne alındığı takdirde bu tartışma anlamsız hale gelmektedir. zira “kürtler” diye bahsedilen halkın yurdu kürdistan bölgesi ise ister göçebe-dağlı anlamında kullanılmış olsun ister etnik anlamda kullanılmış olsun kürtlerin bildiğimiz kürtler olduğu gerçeği ortaya çıkar.

marco polo’nun seyahatnamesinde kürtler:

1254-1324 yılları arasında venedik’te doğmuş ve ölmüş olan ünlü italyan gezgin marco polo, batıdan uzakdoğu’ya kadar seyahat etmiş ilk batılı olmuştur. dünyada ilk “dünya turu” yapan kişi olarak tanınan polo; ortaçağ’ın en büyük gezginlerindendir. marco polo, çin’e giderken musul’da kürtlerle tanışır. ünlü gezgin, kürtler ve kürdistan hakkında öğrendiği değerli bilgilerini kitabında aktarmaktadır. 1272’de marco polo “musul krallığı” adlı bölümde şöyle yazmıştır: “musul’un dağlık bölgelerinde kürtler adında bir kavim vardır. bazıları hristiyan olup jacobit ve nasturi mezhebine mensuplar ve diğerleri müslümandır. ama fena bir nesildirler; tüccarları yağmalamaktan keyif alıyorlar.” bu eyalete (musul) yakın olan muş ve mardin’de kürtlerin çok kaliteli pamuk ipliği ürettiklerini ve bunlardan birçok elbise ve kumaş ürettiklerini yazmış.

türk kaynaklarında kürtler:

kaşgarlı mahmut: kaşgarlı mahmut, 1008'de doğu türkistan'ın kaşgâr şehrinde dünyaya gelmiştir. en önemli eseri olan 1072-1074’de yazdığı divâü lügati't-türk’te bulunan haritada kürtlerin ülkesi arapça olarak “erdu'l-ekrad” diye kaydedilmiştir ki bu “kürtlerin memleketi” anlamına gelir.

evliya çelebi: evliya çelebi 1611 yılında istanbul doğmuş 50 yılı kapsayan süre içinde seyyah olarak dolaşmış ve gezdiği yerlerde toplumların yaşam tarzlarını ve özelliklerini yansıtan gözlemler yapıp bu bilgileri eserinde aktarmıştır. 17.yy’da yazılmış olan 10 ciltlik eseri seyahatname’de kürdistan’ı anlatırken şöyle demiştir; “kürdistan; van, hakkâri, erzurum, diyarbekir, cizire, imadiye, musul, şarezor ve ardelan’dan bağdat’a kadar uzanmaktadır.” evliya çelebi, erzurum’daki hınıs kalesi’ni anlatırken; “bu kalenin içinde bin iki yüz hane kürt oturur” demektedir. evliya çelebi, seyahatnamesinde, kürtçeden ve kürtçenin lehçelerinden de söz eder. kürtçenin zengin ve kadim bir dil olduğunu; farsça, ibranice ve darice’ den ayrı olduğunu vurgular. kürt kültürünün en geliştiği şehrin ise diyar-i bekir olduğunu yazmıştır.

kanuni sultan süleyman: osmanlı padişahı kanuni sultan süleyman'ın 16.yy’da fransa kralı fransuva’ya yazdığı mektupta “kürdistan” kelimesini kullanmaktadır.

kürt tarihçilerin eserlerinde kürtler:

ebu hanife dinaveri – ensab el- erkad:
9. yüzyılda yaşamış astronomi, botanik, metalürji, coğrafya, matematik ve tarih gibi çok çeşitli alanlarda çalışmalarda bulunmuş bilim insanı. dinaveri bugün batı iran'da kalan, dinaver bölgesi’nin kirmanşah şehrinde doğmuştur. isfahan'da astronomi, matematik ve mekanik, kufe ve basra'da ise filoloji ve şiir eğitimi almıştır. özellikle de kitab el-nebat ("bitkiler kitabı") isimli eseriyle tanınmaktadır. kürtçe bitki isimlerinin de bulunduğu 8 ciltlik bu eseri sebebiyle sıklıkla botaniğin babası olarak adlandırılmıştır.
botanik çalışmalarının yanı sıra kürt etnik grubu üzerine de çalışmaları olmuş, kürtlerin atalarını araştıran ilk bilim adamlarından olmuştur. bu alandaki çalışmalarını ensab el-ekrad ("kürtlerin soyu") isimli eserinde topladığı bilinmekle beraber eser maalesef günümüze ulaşamamıştır.

şeref han - şerefname:
bitlis’in kürt emiri, yazar, tarihçi ve araştırmacı şeref han (d.1543, kum - ö.1603 bitlis) 1597 yılında farsça kaleme aldığı şerfername’yi yazma sebebini eserinin başında şöyle açıklar: “bugüne dek tarihçiler, kürtler ve kürdistan’a ilişkin bir şey yazmadıklarından, kendi olanaklarım oranında bir kitap yazmayı düşündüm ve adını “şerefname” koymayı tasarladım. bundan da amacım, kürt hanedanlarının isimlerinin kaybolmamasıdır.” gerçekten de şererfname’nin bilimsel değeri o kadar önemlidir ki bu eser adeta ortadoğu’da kürtlerin kaybolan yanlarına ışık tutar niteliktedir.
eser, bir "giriş", dört "safha" ve bir de "ek"ten meydana gelmektedir.
giriş, kürt ulusuna mensup toplulukların ve halkların soyları, asılları, kökenleri ve muhtelif çağlardaki durumları ve gelişmelerini; birinci safha, bağımsızlık ve saltanat bayrağını yükselten kürdistan hükümdar ve yöneticilerini; ikinci safha, bağımsızlık ve saltanat ilanı derecesine ulaşamamış büyük kürdistan hükümdarlarını; üçüncü safha, kürdistan'ın diğer hükümdar ve beylerini; dördüncü safha, yazarın babaları ve ataları olan bitlis beylerini ve hükümdarlarını; ek ise, ulu osmanlı padişahlarının durumları, iran ve turan'ın büyük hükümdarları ile çeşitli ülkelerde ve muhtelif zamanlarda bunlara çağdaş olan kral ve beyleri konu alır. eserin yazarın kaleminden çıkmış elyazması orijinali oxford üniversitesi'ndeki bodleian kütüphanesi’ndedir.
şerefname, yazıldığı dönemden bu yana birçok tarihçi-bilim adamı tarafından kaynak olarak kullanılmış, özellikle doğu bilimcilerin, ortadoğu tarihçilerinin ve kürdologların başucu kitabı olmuştur.
eserin batı dünyasında tanınması 18.yüzyıldan itibaren john malcolm, m.volkov gibi bazı meşhur batılı tarihçi-bilim adamlarının eserlerinde şerefname’den istifade etmesiyle başlar. böylece entelektüel kesim böyle bir eserin varlığından haberdar olur. ancak, şerefname’yi bilim çevrelerine ses getirecek şekilde duyuran kişi x.d.frên’dir. frên, 1826 yılında ilk kez başkent petersburg’daki bir gazetede, şerefname için “tarihi değeri büyük bir kaynak” cümlesini kullanmış ve eserin fransızcaya çevrilmesini önermiştir. bir süre sonra rusya bilimler akademisi üyesi vilyaminov zirnov, şerefname’nin el yazmasını 1860’da yayınlamış, nihayet 1868’de o dönemde avrupa’nın en önemli bilim adamlarından kabul edilen fransız profesör français bernard charmoy, şerefname’yi fransızcaya çevirmiştir. bu bilimsel olay şerefname’nin tüm batı ülkelerinin bilim çevrelerinde tanınmasını sağlamıştır.
daha sonra rus tarihçi-bilim adamı yefgina vasiliva 1967 yılında eseri rusça’ya çevirmiş ve eser hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. günümüze ulaşan en eski türkçe çeviri ise mehmet emin bozaslan’ın, muhammed ali avni’nin 1971 yılında, kahiredeki arapça'ya çevrilmiş nüshasından yaptığı çeviridir. aynı dönemde iran kürtlerinden dilbilimci, yazar, şair ve çevirmen abdurrahman şerefkendi (hejar) şerefname’yi kürtçe’ye çevirip büyük bir boşluğu doldurmuştur.

kürt dili, edebiyatı ve folkloru hakkında:

kürtçe, hint-avrupa dil ailesine bağlı hint-iran dillerinin kuzeybatı iran koluna girer. türkiye’nin doğu ve güneydoğusu, suriye’nin kuzeyi ve kuzeydoğusu ile iran’ın batısında yaşan kürtler tarafından konuşulan kütçe, orta doğu’nun en fazla konuşulan dördüncü dilidir.
günümüzde konuşulan kürtçe lehçeleri, kurmanci, sorani, gorani(hevramani) ve zazaki(dimili)’dir. dil bilimciler kurmanci ile soranice’yi, zazaca ile de goranice’yi birbirlerine yakın; goranice ve zazacayı ise farsça’ya daha yakın kabul etmektedirler. tüm kürtlerin yaklaşık üçte ikisi kurmanci lehçesini(türkiye kürtleri, iran’ın türkiye ile sınır kesimi, horosan kürtleri, ırak’ta zaho, barzan ve duhok bölgesi, suriye kürtleri), %20-25’i soranice ( kerkük, sülemaniye, erbil, senandaj, mahabad, sakız, bana ve serdeşt bölgeleri), %7’si zazaca (türkiye’nin doğu bölgesinin iç anadolu ile kesiştiği bölgelerde) ve az bir kısmı da goranice (ırak ve iran’ın güneyi) lehçelerinde konuşmaktatır. kürtçe, latin, kiril ve arap alfabeleriyle yazılmaktadır.
kürtler, tarihte büyük devletler kurmuş olan rumlar, türkler, farslar ve arapların ortasında yaşamışlardır. bu halklar gibi uzun süreli devletleri olmamasına rağmen dillerini kültür ve geleneklerini adeta mucizevi bir şekilde korumayı başarmışlardır. kürtlerin sözlü edebiyatı müziği ve folkloru oldukça zengindir. dil ve kültür gelişimi, merkezi birlik ve devlet olgusu ile doğrudan ilintilidir. islam coğrafyasında türkçe’nin yönetim, arapça’nın ilim, farsça’nın ise edebiyat dili olarak öne çıkması kürtçe’nin öne çıkmasını engellemiştir.
ibnü’l esir, ibn-i teymiye, ibnü’l halikan, ebu’l feda, bitlisli şerefhan, idris-i bitlisi, şair nefi ve urfalı nabi, bediüzzaman said-i nursi başta olmak üzere birçok kürt asıllı yazar şair ve bilim adamı eserlerini arapça, türkçe veya farsça olarak yazmışlardır.
bütün bu dezavantajlara rağmen kürtçe, tüm zenginliğiyle dimdik ayakta durmakta ve kendini geliştirmektedir.

tarihte kürtçe eserler vermiş edebiyatçı-şairler:

baba tahir-i üryan: 11.yüzyılda yaşamış klasik kürt şairi olan baba tahir, eserlerini kürtçe’nin goranice lehçesinde yazmıştır. minorsky, baba tahir’den övgüyle bahseder ve şiirlerindeki derin tasavvufi öğretilerden dolayı onu ömer hayyam’a eş değer görür. baba tahir’in türbesi iran’ın hemedan şehrindedir. en önemli eserleri kelimâtü’l-kısâr, mohsen namjoo’dur.

ali-yi hariri: 11. yüzyılda hakkâri’nin harir köyünde doğan harir’i, eserlerini kurmanci lehçesinde yazmış önemli bir şairdir. ahmedê xane eserlerinde ali-yi hariri’den övgüyle bahseder.

abdussamed babek: 11. yüzyılda yaşamış hakkârili kürt islam bilgini ve şair. islam sonrası ilk kürt şair ve yazarlarından olup ayrıca kürt medreselerinin yetiştiği ilk bilginlerdendir, kürtçe’nin kurmanci lehçesinde eserler vermiştir.

meleye bate (hasan ertuşi): 15. yüzyılda hakkâri’de doğmuş kürt edebiyatçı, şair ve âlim. en önemli klasik kürt yazarlarından olan melayê batê, eserlerinde kürtçe’yi ustaca kullanmıştır. meşhur kürtçe mevlid’in yazarıdır.

melay-i ceziri (molla ahmed-i ceziri): 16. yüzyılda cizre’de doğmuştur. eserlerini kürtçe’nin kurmanci lehçesinde yazan melay-i ceziri, tasavvuf edebiyatının doruklarında olduğu kabul edilmiştir. diyarbakır, bingöl, hasankeyf gibi farklı yerlerde eğitim alan âlim, imamlık görevini diyarbakır'da yapmıştır. diyarbakır'dan sonra sırba, hasankeyf ve cizre'de imamlık yapmıştır ve hayatının sonuna kadar cizre'de kalmıştır. en önemli eseri divan’dır.

faqiye teyran: 1590’da hakkâri’de doğmuştur. asıl adı muhammed olan kürt filozof, şair, masal ve destan yazarıdır. en önemli eseri hespê reş’tir (kara at). ilahi sevgi, aşk ile gerçek sevgiyi, aşkı beraber işlemiştir. bunun yanı sıra konu yönünden çok zengindir. allah, din, peygamberler gibi inançla, kürt şairleriyle, toplumsal ve tarihi olaylarla, aşk, doğa ve tasavvufla ilgili yazmıştır. çok güçlü olan edebi dili bile sade ve anlaşılırdır.

ahmede xane: 1651 yılında hakkâri’nin gever (çukurca) ilçesine bağlı xan (han) köyünde doğmuş kürt edebiyatçı, şair, tarihçi ve islam âlimi. xani, iyi bir eğitmen ve dil uzmanıdır. dönemin felsefi, teolojik ve edebiyat bilgilerini iyi özümsediği ve bu yönüyle yetkinleştiği anlaşılıyor. ayrıca kürtçe ile birlikte arapça, farsça ve osmanlıca ’ya oldukça hâkim olduğu biliniyor. şiirlerindeki derin kültürel birikim ve bilgi hayranlık uyandıracak düzeydedir. “mem û zîn” adlı temel yapıtında her olayı ele alışı derin bir çözümleme biçimindedir.
kürt edebiyatının en büyük ismidir. değeri ölçülemeyecek derecede önemli kürtçe eserler vermiştir.
xane’nin kürtçe hassasiyeti eserlerinde açıkça görülmektedir, nitekim çocuklar için yazdığı nûbihara biçukan adlı eserinde 1000 arapça kelimenin kürtçe karşılığını yazmıştır. mem û zîn’de ise kürtçe yazma sebebini çarpıcı bir şekilde açıklamıştır: “adaletsizliğe inat olsun diye mutat olana muhalefet ederek bir bidat/yenilik işine girdi. saf şerbeti bir kenara koyup tortuyu içti, inci misali olan kürt dilini seçti. umum halk için cefa çekip, kürt diline- nizam ve intizam verdi. verdi ki, eloğlu demesin kürtler marifetten anlamaz, marifet kökünde asılsızdırlar! demesinler ki çeşitli milletler kitap sahibidirler de, bir tek kürtler bundan nasibini almamış. hem de fikir ehli olanlar (aydınlar), “kürtler aşkı kendilerine amaç edinmemiş” demesinler. demesinler ki, kürtler ne isteyendir ne de istenen, ne sevendir ne de sevilen demesinler ki, kürtlerin, “aşkı dilemekten nasipleri yoktur, gerçek ve mecazî aşktan onlar yoksundur”.
eserleri: mem û zin (mem ve zin), nûbihara biçukan (çocukların baharı), eqîdeya îmanê (imanın akidesi), eqîdeya îslamê (islamın akidesi), fî beyanî erkanî îslam (islam’ın temelleri), erdê xweda (allah’ın arz’ı), dîwana helbestan (şiir divanı)

19. ve 20. yüzyıllar:

19. ve 20. yüzyıllarda kürt edebiyatı, kürt dili ile birlikte, özellikle yazılı kürt edebiyatı, çok büyük bir ilgi ve gelişmeye sahne olmuştur. bunda 19. yüzyılda temelleri atılan kürt basınının önemli bir payı vardır. ilk kürt basın yayını, dergisi, kürdistan kahire'de 1898 yılında yayımlanmıştır. birinci dünya savaşı sonrasında kürtlerin yaşadığı toprakların türkiye, iran, ırak ve suriye sınırları içerisinde kalmasıyla birlikte kürt dili ve edebiyatı farklı bir döneme girmiş ve her kürt topluluğu içinde bulunduğu ülkedeki eğilimlerden etkilenmiş ve bu etkileşim dile ve edebiyata da yansımıştır. örneğin kürtçenin yazımında 1920'lere kadar arap harfleri tercih edilmişken, 1920'lerle birlikte bölgedeki ülkeler batıcı politikaları benimsemeye başlayınca, birçok kürt topluluğu latin harfleriyle kürtçeyi yazmaya başlamışlardır. örneğin, celadet ali bedirhan tarafından yayımlanmış ve 1932 yılından 1943 yılına kadar toplam 57 adet basılmış olan basılı ilk kürtçe edebiyat dergisi olarak görülen hawar dergisinin ilk 23 sayısının hem latin, hem arapça harflerle basılıp daha sonra sadece latin harflerle basılmasıdır.
19. ve 20. yüzyılda; nali, mesturê erdalan, piremerd, mehmet emin zeki, ekrem cemilpaşa, celadet ali bedirxan, kamuran bedirxan, hacîyê cîndî, emînê evdal, cigerxwin, ibrahim ahmed, qanate kurdo, abdullah goran, osman sabri, abdurrahman şerefkendi (hejar), mehmet emin bozarslan, ordixane celil, şêrko bêkes, kemal burkay, mahmut baksi, mehmet uzun, şeyhmus dağtekin, mehrdad r.ızady gibi şair-edebiyatçı-tarihçi-yazarlar kürt dili, edebiyatı, tarihi ve folkloru üzerine akademik çalışmalar yapmış kürtçe ve başka dillerde eserler vermişlerdir.
ayrıca, aleksander jaba, vladimir minorsky, david mcdowal, basil nikitin, roger lescot, gibi avrupalı ve rus bilim adamları kürtler üzerine çok önemli akademik çalışmalar yapmış, kürt dili, edebiyatı, tarihi ve folkloru ile ilgili tarihi kaynakların ortaya çıkarılması ve derlenmesi konusunda büyük bir çaba sarf etmişlerdir.

bu çalışma, “delizekali” tarafından çeşitli kaynaklardan alıntılar yapılarak düzenlenmiş bir kürt tarihi özetidir. / kasım 2016, istanbul

kaynakça:

şerefhan, “şerefname”, 1597 (mehmet emin bozarslan türkçe çevirisi)
prof.qanate kurdo, “tarixa edebiyata kurdi”, stockholm 1985
vladimir feodoroviç minorsky, “kürtler”1986 almanya
kemal burkay, “kürtler ve kürdistan”, deng yayınları
dr. k. mezher ehmed; “çend rûpel ji dîroka gelê kurd” stockholm 1991
mehrdad r. izady, “kürtler bir el kitabı”, doz yayınları
cemşid bender: “kürt tarihi ve uygarlığı”, kaynak yayınları, istanbul, 1992
naci kutlay, “21. yüzyıla girerken kürtler”, peri yayınları, 2002 istanbul
altan tan, “kürt sorunu ya tam kardeşlik ya hep birlikte kölelik”, timaş yayınları, 2009 istanbul
vikipedi, “kürtler”, “kürt edebiyatı”
tirigan, “kürt tarihi”

ekşi sözlük'ten alıntıdır.

21 ağustos 2015 cuma hutbesi

metni recep tayyip erdoğan yazmış sanırım. zira cümleler onun ve yardakçılarının kopyasıydı adeta. birileri dirliğimizi birliğimizi bozuyormuş, hepimiz birmişiz, terör karşısında birbirimize daha fazla kenetlenecekmişiz, yok çanakkale, yok sakarya falan filan fişmekan. sağol ya vallahi ufkumuzu açtınız, daha önce hiç duymadığımız bu çarpıcı hutbeden sonra eminim bütün müslümanlar olarak titreyip kendimize geleceğiz.

hdp'nin "diyanet kaldırılsın" söylemine başlarda karşı çıkmıştım ama her geçen gün daha fazla hak veriyorum. zira devlet diyaneti kafasına göre kullanıyor, her cuma iktidarın söylemlerini hutbeye serpilmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. geçen haftaki hutbede de kendinizi vatan için feda edin minvalinde bir şeyler zırvalamışlardı. her şeyi biz yapalım zaten, başlarımız bi bok yapmasınlar sadece bize nutuk atsınlar. oh ne güzel memleket.

yazık hem de çok yazık koskoca islam dininini ne hale getirdiler. ülke böyle karmaşık ve acı bir durumda ve bizim din kurumumuzun bağımsızca söyleyeceği bir tek lafı bile yok...

uludağ sözlük

Meydan Sözlük ve itü sözlük'ten sonra yeni sözlüğüm. meydan ilk göz ağrımdı, itü iyiydi hoştu ancak instela'ya dönerek çok bozdu. bir de burada takılalım, haydi bismillah...

evlenme teklif etme sekilleri

her şey sevgilinin bulmaca çözmeyi çok seviyorum demesiyle başlar.
kafada ışık yanar. olamaz mı olabilir. daha önce hiç yapılmamış, farklı ve romantik...

önce uygun gün aranır. 14 şubat'tan daha uygun gün mü var.
kırtasiyeye gidilip mukavva kağıdı, renkli kalemler, yapıştırıcı ve kaplık alınır.
mukavva kağıdının üzerine bildiğiniz çengel bulmaca çizilir.
iş ki doğru soruları bulup bulmacaya uydurma.
sorular sevgililer arasında özel anlamı olan şeylerden seçilir. "tanışma günümüz, 17......." gibi.
en alta da şifre olacaktır, çengel bulmaca çözmüşsünüzdür herhalde. evet anladınız.
bulmaca çözüldükçe şifre ortaya çıkacaktır.
tahmin ettiğiniz gibi şifre: "benimle evlenir misin"
sevgili şifreyi bulduğunda cepten tek taş yüzük çıkarılır.

hiç beklemediği bir anda ve hiç beklemediği bir şekilde evlenme teklifini alan sevgili "evet evet evet" diyerek boynunuza sarılacaktır.

evet evet evet dedi ve sarıldı...

şimşek

çaktığında sadece ben mi huzur duyuyorum diye merak ettiğim doğa olayı.

od

iskender pala'dan bir yunus emre romanı.
kitap; okuru, iç anadolu'da o dönem en parlak dönemini yaşayan tasavvuf'un büyülü, efsunlu, huzur verici dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor, yunus emre'den, mevlana'ya, hacı bektaşı veli'ye, geyikli baba'ya, zahir baba'ya, bir çok allah dostu'na can veriyor.
tüm bunların yanında kitapta dönemin siyasi ve sosyal yapısından, selçuklulardan, moğollardan, alamut fedailerinden, anadolu beyliklerinden de bahsediliyor.

araya serpiştirilen yunus emre şiirleri de pastanın üzerindeki çilek gibi bir tat bırakıyor.

hasılı mükemmel bir kitap. mutlaka ama mutlaka okuyun derim.

hamza hamzaoğlu

galatasaray taraftarına rağmen başarılarına devam edecek teknik direktör.

yahu neyin kafasını yaşıyorsunuz. adam bir enkazı devralıp şampiyon yaptı, hala memnun değilsiniz. neyin peşindesiniz merak etmekteyim. ancak elbet bu adamın sizi göt edeceği vakit yakındır. bakalım o zaman nasıl kıvıracaksınız. "sılak sılak" konuşup adamın kafasını bozuyorsunuz!

leyla ile mecnun

şu sıralar piyasada peydah olan "kaslı ve yakışıklı erkek ile güzel ve aksi kız birbirleriyle didişip cilveleşiyorlar" temalı muhtelif küfürlerle sıfatlandırmak istediğim dizilerden usanmışken sürekli aklıma gelen, "ne güzeldin sen be l&m" diye içimden geçirdiğim efsane dizi...

gheorghe hagi

küçükken mahalle aralarında top koşturduğumdan bugüne kadar her çalımımdan, her golümden sonra ismini haykırdığım, özlenen futbol sanatçısı... çorabımı hedefe doğru tam isabet attığımda ya da buna benzer başarılarımda bile hep "haaaciiiiii!" diye bağırırım ben, bu kadar severim işte...